SAKARYA NİTELİKLİ TEKNİK İŞGÜCÜ İSTİHDAMINA RASYONEL ÖNERİLER

Sanayi üretimin temel bileşenlerinden biri kuşkusuz nitelikli işgücüdür. Endüstri 4.0’ın veya dijital sanayi devriminin sıkça konuşulmaya başlandığı günümüzde özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bu bileşen önemini bütünüyle korumaya devam etmektedir. Kaldı ki Endüstri 4.0’ın daha çok niteliksiz işgücü istihdamını olumsuz yönde etkileyebileceği, tam tersine nitelikli işgücüne olan ihtiyacı artıracağı değerlendirilmektedir. Benzer bir durum Ar-Ge ve inovasyon ekosistemi için de geçerlidir. Halen üst-orta gelirli ülkeler kategorisinde yer alan ülkemizin bu ekosistemi güçlendirmeden ekonomik sınıf atlaması mümkün değildir. Makinalara her şeyi yaptırabiliriz, ancak Ar-Ge ve inovasyon (yenilik) insanla olur. Ülkemizde istihdam edilen tam zamanlı Ar-Ge personeli sayısı en gelişmiş 15 ekonominin ortalamasının yarısından bile azdır.

Sakarya’da 2000’li yılların başından itibaren sanayi sektöründe önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Sakarya'nın yatırım yapmak için uygun konumda olması, hammadde ve mamul madde kaynaklarına ulaşım kolaylığı, uygun yatırım alanlarının bulunması (7 tane OSB), büyük holdinglerin Sakarya'yı yatırım üssü olarak seçmeleri (Koç Holding, Sabancı Holding, Çukurova Grubu, Ülker Grubu, Toyota vb) ve nitelikli işgücü potansiyeli (Sakarya Üniversitesi, Meslek Liseleri ve Çıraklık Eğitim Merkezleri) yabancı yatırımcılar için de Sakarya’yı cazip bir yatırım merkezi konumuna getirmiştir.

 

Acaba nitelikli işgücü potansiyeli Sakarya ve bölge sanayisinin ihtiyacını tam olarak karşılayabilmekte midir? Üretim yapan işletmeler ile konuşulduğunda bir dokunup bin ah işitme ihtimali oldukça yüksek. Öte yandan resmi rakamlar %10’un üzerinde bir işsizliğin olduğunu gösteriyor. Bir tarafta nitelikli/niteliksiz işgücü bulamayanlar, diğer tarafta ise iş bulamadığını söyleyen bir kitle ile karşı karşıyayız. Soruna dair bazı tespitler şu şekilde sıralanabilir:

 

1. Sakarya’da işsizlikten çok iş beğenmeme sorunu vardır. Bu muhtemelen ülkemizin diğer yöreleri için de geçerlidir. Özellikle son 15 yılda artan genel zenginliğe paralel olarak insanlar kayda değer emek gerektirmeyen “rahat” işlere yönelmişlerdir. Birkaç on yıl öncesine kıyasla iş çeşitliliğinde büyük artış yaşanmış, bu da çalışanlar için sayısız seçenek oluşturmuştur. Bu durum ayrıca işe duyulan saygının ve sadakatin büyük oranda erozyona uğramasına yol açmıştır. İş değiştirme hızı neredeyse birkaç aya düşmüştür.

 

2. Tarım ve hayvancılık Sakarya ekonomisinde %50 civarında paya sahiptir. Bu durum özellikle köyü ile bağlantısı devam eden niteliksiz işgücü için daima açık bir kapı konumundadır ve bilhassa hasat dönemlerinde işini kaybetmek pahasına bu işgücü köyüne dönmektedir.

3. Nitelikli işgücü ise ağırlıklı olarak daha cazip yaşam standardı sunan ulusal ve uluslararası büyük ölçekli firmaları tercih etmektedir. Bu durum %99.8’i KOBİ niteliğinde olan Sakarya’da yerleşik işletmeleri zor durumda bırakmakta ve görece çok daha düşük profilli, motivasyonsuz işgücü ile üretim yapmaya zorlamaktadır.

Nitelikli istihdam yeni nesil iş alanları oluşturma açısından, hem ilimiz hem de bölgemiz ve ülkemiz için kısa ve orta vadede alınabilecek bazı önlemler şunlardır:

 

1. Meslek liseleri ve meslek yüksekokulları daha cazip hale getirilmelidir. Ortaöğretimden liselere geçiş sınavlarında meslek liselerinin tercih edilmesi özendirilmeli ve belirli puan (örneğin 400 ve yukarısı) alarak bu liseleri tercih edenler bursa bağlanmalı ve başarıları devam ettiği sürece bursluluk durumu da devam etmelidir.

 

2. SATSO, SAMİB, TÜSİAD, MÜSİAD, SASİAD vb. dernekler başta olmak üzere ilgili tüm kurumlar meslek liseleri ve meslek yüksekokulları için burs programları oluşturmalıdır. Bursluluk geçmişte olduğu gibi zorunlu hizmet karşılığı temelinde de ele alınabilir.

 

3. Yukarıda adı geçen kurum ve derneklerde meslek liseleri ve meslek yüksekokulları koordinasyon merkezleri oluşturulmalı ve bursiyer seçme, izleme ve istihdam süreçleri belirlenmelidir.

 

4. Sakaryalı yerel sanayicilerden bir mentor heyeti oluşturulmalı ve bu heyetin meslek liseleri ve yüksekokulları ile proaktif işbirliği ortamı sağlanmalıdır. Okullarda yapılacak kariyer günü etkinlikleri ile sanayi ziyaretleri ve uzun dönemli stajlar da bu kapsamda değerlendirilmelidir.

 

5. Sakarya Üniversitesi’nin özgün modeli olan 3+1 ve 7+1 programları tüm mühendislik disiplinlerine yaygınlaştırılmalıdır. Mühendislik eğitiminin yılda 3 dönem olarak uyarlanması ve her bir sınıfın 2+1 olarak modellenmesi de mutlaka üzerinde çalışılması gereken bir konudur. Böylelikle 1 yıl içerisinde öğrencinin 2 dönem okulda, 1 dönem sanayide yetişmesi sağlanmış olacaktır.

 

6. Ülkemizde 2023 yılına kadar Ar-Ge ve Tasarım merkezlerinin sayısının 1000’i aşması beklenmektedir. Ar-Ge merkezlerinde nitelikli personel ihtiyacı çok fazladır. Sakarya’da da durum farklı değildir. Sakarya Üniversitesi lisansüstü eğitimi ilimiz ve bölgemizdeki Ar-Ge ve Tasarım merkezlerinin ihtiyaçlarına dönük tematik alanlar belirlemeli ve lisansüstü tez çalışmaları buna göre şekillendirilmelidir.

 

7.  Doktorasını tamamlayan araştırma görevlileri akademik kadroya alınmadan önce en az 3 yıl süreyle Ar-Ge merkezlerinde ve/veya ilgili sanayi dalında çalışmalıdır. Bu çalışmaların doçentlik atamalarında mutlaka karşılığı olmalıdır. Akademik yüksek lisans çalışması için de en az 2 yıl mesleki deneyim şartı getirilmesiyle birlikte, sanayimizin talep ettiği eğitimli çalışan sorunu çözülecek, üniversite ve sanayi arasında sağlam köprüler kurulmuş olacak ve üniversitelerimiz en az 5 yıl sanayi deneyimli (tabir yerindeyse güneşe çıkmış) akademik kariyerli öğretim üyelerine sahip olacaktır.

 

8. Ülkemiz orta gelirli bir ülke konumundadır. Üst gelir grubuna, yani zenginler kulübüne girebilmek için kişi başı milli gelirimizi 20.000 doların üzerine çıkarmak durumundayız. Bu ise ancak ve ancak “yükte hafif, pahada ağır işler” yapmakla mümkün olabilir. Bunun yolu Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarından geçmektedir. Bu çalışmalar ise “iyi yetişmiş teknik personel” yani Ar-Ge personeli ile yapılabilir. Ülkemizde tam zamanlı Ar-Ge personeli sayısı, zenginler kulübüne üye ilk 15 ülkenin yarısı civarındadır. Bu nedenle kendi milli ve nitelikli Ar-Ge işgücünü / personelini yetiştirinceye kadar; Çin, Hindistan, Tayvan, Güney Kore, Bulgaristan, Romanya, Türki Cumhuriyetler ve Afrika’dan nitelikli personel “ithal” edilmelidir.

9. Nitelikli personel nicelikli maaş ister. Bosch firmasının kurucusu olan Robert Bosch “Çok param olduğu için nitelikli personel çalıştırıyor değilim, nitelikli personel çalıştırdığım için çok param var” diyerek nitelikli personele bakış açımızı sorguluyor. Birçok KOBİ sahibi, “biraz toparlanıp para kazanırsak iyi mühendis(ler) alabiliriz” yanlışına düşmektedir. Unutulmaması gereken husus şudur: En iyi yatırım, insana yapılan yatırımdır. Yetiştirdiğiniz ve memnun olduğunuz personeli elinizde tutmak ise büyük oranda elimizde.

 

10. 15-20 yıl kadar önce e-ticaret diye birşeyden söz edilmezken, şimdilerde yerleşik mağazalara meydan okumaktadır. İmalat sanayinden artık uzmanlık gerektirse bile “tekrara dayalı rutin” işler robotlara bırakılmaktadır. Ünlü Economist dergisi gelecek 20 yılda mevcut istihdamın %47’sinin otomatikleşeceğini belirtmektedir. Yan tarafta önümüzdeki birkaç 10 yılda yok olması beklenen bazı meslekler yer almaktadır. Ve elbette daha ismini bilmediğimiz pek çok yeni meslekle tanışacağız.

 

11. Katma değeri yüksek yeni nesil teknolojilere yatırım yapılması gerekmektedir. Başta savunma, sağlık, eğitim, yazılım, ilaç ve medikal sektörü olmak üzere pek çok teknoloji firması teknokentlerde filiz vermeye çalışmaktadır. Geleneksel üretim yapan şirketlerin özellikle teknokent firmalarına duyarsız kalmaması, ortaklıklar oluşturması, bu şirketlere yatırım yapmaları yeni nesil zenginleşme modelidir. Bu tür teknoloji şirketleri nitelikli istihdamın temel yapı taşı olma niteliğindedir. Sakarya Teknokent bu alanlarda çalışmalar yapan yaklaşık 90 firmaya ev sahipliği yapmaktadır. Bu açıdan belirli bir hacme ulaşmış yerel firmaların teknoloji firmalarına yatırım yapmaları, yakın gelecekte yaşanacak olan şiddetli paradigma değişikliklerine ayak uydurmalarına ve ayakta kalabilmelerine katkı sağlayabilir.

Yıllara matuf sorunların bir çırpıda çözülmesi elbette beklenemez. Ancak gelişmiş ülkelerden bu konularda alınabilecek birçok dersler vardır. Sürekli sorunları konuşmak sorunları çözmek için yeterli değildir. Bu konularda sorumluluk makamında olanlara ve elbette iş dünyası temsilcilerimize büyük görevler düşmektedir.